Araştırmacı, Yazar

ANASAYFA
BİZE ULAŞIN
AMACIMIZ
KUR'AN DİNLE
KİTAPLARIMIZ
DERS VİDEOLARI ARŞİVİ
NOT DEFTERİ
Allah Azze ve Celle buyurdu: وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِى نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ “Rabbini içinden yalvararak ve (azâbından) korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret/an ve gâfillerden olma.” (A’râf: 205) Rasûlullah aleyhisselâm'ın Hadîslerinde vârid olan ve her Müslümanın ezberleyip günlük olarak okuması gereken sabah-akşam zikirleri, günlük dualar, tesbîhler, niyâzlar ve yakarışlar... Paylaşımlar yukarıdan aşağıya doğru numaralandırılmış şekilde yer almaktadır ve devamlı günceldir.


الأدعية والأذكار اليومية

GÜNLÜK DUA VE ZİKİRLER:



17- Şeytanlardan, Zehirli Haşerelerden ve Kem Gözlerden Korunmak İçin Okunacak Dua:

a) İbn-i Abbâs radıyallâhu anhumâ’dan rivâyete göre o şöyle demiştir: Nebî aleyhisselâm, (torunları) Hasan ve Hüseyin radıyallâhu anhumâ’nın korunmaları için şu duayı okur ve şöyle buyururdu: Şüphesiz babanız (İbrâhîm aleyhisselâm), (oğulları) İsmâîl ve İshâk aleyhimesselâm’a bu dua ile okuyup üflerdi:

أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ

“Her bir şeytandan ve her bir zehirli haşereden, insana zarar ve musibet veren her bir gözden Allah’ın tam (noksansız) kelimelerine sığınırım.” (Buhârî, 3371; İbn-i Mâce, 3525)

b) İbn-i Abbâs radıyallâhu anhumâ’dan rivâyete göre o şöyle demiştir: Rasûlullah aleyhisselâm, (torunları) Hasan ve Hüseyin radıyallâhu anhumâ’yı korunmaları için şu şekilde okuyarak tedavi ederdi:

أُعِيذُكُمَا بِكَلِمَاتِ اللّٰهِ التَّامَّةِ مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَهَامَّةٍ وَمِنْ كُلِّ عَيْنٍ لاَمَّةٍ

Her ikinizi de, her bir şeytandan ve her bir zehirli haşereden, insana zarar ve musibet veren her bir gözden Allah’ın tam kelimelerine sığındırırım.”

Nebî aleyhisselâm yine şöyle derdi:

“(Büyük babanız) İbrâhîm aleyhisselâm da, (oğulları) İshâk ve İsmâîl aleyhimesselâm’ı bu dua ile okuyup tedavi ederdi.” (Tirmizî, 2060)

Ebû Dâvûd rahımehullâh şöyle demiştir:

هٰذَا دَلِيلٌ عَلَى أَنَّ الْقُرْاٰنَ لَيْسَ بِمَخْلُوقٍ

“Bu (Hadîs), Kur’ân’ın mahlûk olmadığına bir delildir.” (Ebû Dâvûd, 4737)


16- Rasûlullah'ın En Çok Okuduğu Dua:

a) Enes b. Mâlik’ten, Şehr b. Havşeb (شَهْرُ بْنُ حَوْشَبٍ)’den, Kuleyb el-Cermî’nin babasından ve dedesinden rivâyetlerine göre, Rasûlullah aleyhisselâm en çok şöyle dua ederdi:

يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى دِينِكَ

“Ey kalpleri halden hâle çeviren (Allah’ım), kalbimi dinin üzere sâbit kıl!” (Tirmizî, Kader, 7, No: 2140; Deavât, 90, No: 3522; Deavât, 125, No: 3587; Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme radıyallâhu anhâ, Rasûlullâh aleyhisselâm’ın evde kendi yanında iken en çok yaptığı duanın bu olduğunu söylemiştir. Bkz: Tirmizî, 3522

b) Abdullah b. Amr b. Âs’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle derdi:

اللَّهُمَّ مُصَرِّفَ الْقُلُوبِ صَرِّفْ قُلُوبَنَا عَلَى طَاعَتِكَ

“Kalpleri evirip çeviren Allah’ım, kalplerimizi sana itaate çevir!” (Müslim, Kader, 17, No: 2655)

c) en-Nevvâs b. Sem’ân el-Kılâbî’den (النَّوَّاسُ بْنُ سَمْعَانَ الْكِلاَبِيُّ) rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle dua ederdi:

يَا مُثَبِّتَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قُلُوبَنَا عَلَى دِينِكَ

“Ey kalpleri sâbit kılan (Allah’ım), kalplerimizi dinin üzere sâbit kıl!” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 13, No: 199)

d) Enes b. Mâlik radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şu duayı çok söylerdi:

اللَّهُمَّ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلَى دِينِكَ

“Allah’ım, kalbimi dinin üzere sâbit kıl!” (İbn-i Mâce, Duâ, 2, No: 3834)


15- Borcun Ödenmesi İçin Yapılacak Dua:

a) Ali radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, (bir gün) kendisine bedelini ödediğinde özgürlüğüne kavuşmak üzere anlaşmalı (mükâteb) bir köle gelip: Ben borcumu ödemekten âciz kaldım, bana yardım et, dedi. Hz. Ali şu karşılığı verdi: Rasûlullah aleyhisselâm’ın bana öğrettiği bazı kelimeleri sana öğreteyim mi? (Bu duayı okumaya devam edersen,) Sebîr (ya da Sabîr) dağı kadar bile borcun olsa, Allah Teâlâ o borcu ödemeni kolaylaştırır:

اللّٰهُمَّ اكْفِنِى بِحَلاَلِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَأَغْنِنِى بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ

“Allah’ım, bana helâlinle yetinip haram(lar)ından uzaklaşmayı, verdiklerinle yetinip başkalarına muhtaç olmamayı nasip eyle” diye dua et, demiştir. (Tirmizî, Deavât,11, No: 3563, Hadîs Hasen’dir.)

b) Yahyâ b. Saîd rahımehullâh’dan rivâyetle, ona ulaştığına göre Rasûlullah aleyhisselâm şöyle dua ederdi:

اللّٰهُمَّ فَالِقَ الْإِصْبَاحِ وَجَاعِلَ اللَّيْلِ سَكَنًا وَالشَّمْسِ وَالْقَمَرِ حُسْبَانًا اقْضِ عَنِّى الدَّيْنَ وَأَغْنِنِى مِنَ الْفَقْرِ وَأَمْتِعْنِى بِسَمْعِى وَبَصَرِى وَقُوَّتِى فِى سَبِيلِكَ

“Ey sabahı ortaya çıkarıp aydınlatan, geceyi istirâhate tahsîs eden, güneşi ve ayı belli bir hesâba göre idare eden Allah’ım! Borcumu ödeme imkânı ver, beni fakirlikten kurtar, kulağımı, gözümü ve kuvvetimi Senin yolunda faydalandır.” (Muvatta’, Kur’ân, 27, No: 499, Hadîs Mürsel’dir.)


14- Sabah ve Akşam Okunacak Dualar:

Ebû Hüreyre radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre, Nebî aleyhisselâm sabahladığı zaman şöyle dua derdi:

اللّٰهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ النُّشُورُ

“Allah’ım, ancak Senin izin ve yardımınla sabaha çıktık ve Senin izin ve yardımınla akşama ulaştık. Ancak Senin yardımınla yaşar, Senin yardımınla ölürüz. (Diriliş sonrası) dönüş de ancak Sanadır.”

Akşamladığı zaman ise şöyle derdi:

اللّٰهُمَّ بِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ النُّشُورُ

“Allah’ım, ancak Senin yardımınla akşamladık. Yalnızca Senin yardımınla yaşar, Senin yardımınla ölürüz. Dönüş de ancak Sanadır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 110, No: 5068; Riyâdu’s Sâlihîn, İmam Nevevî, No: 1453; el-Ezkâr, İmam Nevevî, Dâru’l Mellâh, S: 63; Bkz: Tirmizî, Deavât, 13, No: 3391; İbn-i Mâce, Duâ, 14, No: 3868; el-Edebu’l Müfred, No: 1199; Amelü’l Yevm ve’l Leyle, Nesâî, Müessesetü’r Risâle, S: 138, 378-379)

Not:

Sabaha çıkınca okunacak dua:

اللّٰهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ

(Tirmizî, 3391) biçiminde de gelmiştir.

Akşama erişince okunacak dua ise:

اللّٰهُمَّ بِكَ أَمْسَيْنَا، وَبِكَ أَصْبَحْنَا، وَبِكَ نَحْيَا، وَبِكَ نَمُوتُ، وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ‏

(İbn-i Mâce, 3868; el-Edebu’l Müfred, 1199) ve:

اللّٰهُمَّ بِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ النُّشُورُ

(Tirmizî, 3391; Amelü’l Yevm ve’l Leyle, S: 378) biçimlerinde de gelmiştir.


13- Mükâfâtı Çok Büyük Olan Zikir:

a) Ebû Hüreyre radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:

“Kim günde yüz defa:

لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

‘Lâ İlâhe İllallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ (Allah’tan başka hak ilâh yoktur. O tektir, ortağı yoktur. Mülk ancak O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O her şeye kadîrdir) derse, on köle âzâd etmiş gibi sevap kazanır. Kendisine yüz sevap yazılır, yüz günahı silinir ve o gün akşama kadar (bu zikir) onun için şeytana karşı bir sığınak olur. Bu zikri daha fazla yapanlar hâriç, hiç kimse ondan daha faziletli bir amel yapmış olmaz.’

Ve yine buyurdu ki:

Her kim de günde yüz defa:

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَبِحَمْدِهِ (SübhânAllâhi ve-bihamdih: Allah’ı hamdi ile noksanlıklardan tenzîh ederim) derse, günahları -denizin köpükleri kadar bile olsa- bağışlanır.” (Buhârî, Bed’u’l Halk, 11, No: 3293; Deavât, 64, No: 6403; Müslim, Zikr, 28, No: 2691; Tirmizî, Deavât, 60, No: 3468; İbn-i Mâce, Edeb, 54, No: 3798; Muvatta’, Kur’ân, 20, No: 492)

b) Ebû Eyyûb el-Ensârî radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:

“Kim günde on defa:

‘Lâ İlâhe İllallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derse, Hz. İsmâîl’in evlâdından (soyundan) dört kişiyi özgürlüğüne kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” (Buhârî, Deavât, 64, No: 6404; Müslim, Zikr, 29, No: 2693; Tirmizî, Deavât, 103, No: 3553)


12- Seyyidü'l İstiğfâr:

Şeddâd b. Evs’in rivâyeti ile İbn-i Büreyde’nin babasından rivâyetine göre, Nebî aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: Seyyidu’l istiğfâr (istiğfâr dualarının seyyidi/efendisi, en üstünü, en faziletlisi) şöyle demendir:

اللّٰهُمَّ أَنْتَ رَبِّى، لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ، خَلَقْتَنِى وَأَنَا عَبْدُكَ، وَأَنَا عَلَى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ، أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ، أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ عَلَىَّ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْبِى، فَاغْفِرْ لِى، فَإِنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ

Okunuşu:

Allâhumme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente ĥalagtenî ve ene abduke ve ene alâ ahdike ve va’dike me’stetağtü. Eûzü bike min şerri mâ sana’tü. Ebû-u leke bi-ni’metike aleyye ve ebû-u leke bi-zenbî, fağfirlî, fe innehû lâ yağfiru’z-zünûbe illâ ente.

Anlamı:

“Allah’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (hak) ilâh yoktur. Beni Sen yarattın ve ben Senin kulunum. Ben gücüm yettiğince ahdin ve va’din üzereyim (Seninle yaptığımız ahde sâdık kalacağım ve va’dine ulaşmaya çalışacağım). Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınırım. Bana ihsân ettiğin nimetlerini itiraf ederim, günahlarımı da itiraf ederim. Beni mağfiret eyle (bağışla), Şüphesiz günahları Senden başka mağfiret edecek kimse yoktur.”

Peygamberimiz buyurdu:

“Her kim, bu seyyidü’l istiğfâr’ı içeriğine gerçekten inanarak gündüz söyler de o gün akşam olmadan önce ölürse, o kimse cennet ehlinden olur. Her kim de, bu istiğfârı içeriğine iman ederek gece söyler de sabah olmadan önce ölürse, o kimse de cennet ehlinden olur.” (Buhârî, Deavât, 2, [6306]; Deavât, 16, [6323]; Tirmizî, Deavât, 15, [3393]; Ebû Dâvûd, Edeb, 110, [5070]; İbn-i Mâce, Duâ, 14, [3872]; Nesâî, İstiâze, 57, [5522])


11- Son Teşehhüdden Sonra Allah'a Sığınılacak Dört Şey Nedir?

Ebû Hüreyre radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz teşehhüd getirdikten sonra şöyle diyerek dört husustan Allah’a sığınsın:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَمِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ وَمِنْ شَرِّ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ

‘Allah’ım, cehennem azâbından, kabir azâbından, hayatın ve ölümün fitnesinden ve Mesîh Deccâl’in fitnesinin şerrinden Sana sığınırım’ desin.” (Müslim, Mesâcid, 128, H. No: 588a; Bkz: Buhârî, Cenâiz, 87, H. No: 1377; Müslim, Mesâcid, 130-133, H. No: 588; Ebû Dâvûd, 186, H. No: 983; İbn-i Mâce, İkâmetü’s Salât, 26, H. No: 909; Nesâî, Sehv, 64, H. No: 1309)

İbn-i Abbâs’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah aleyhisselâm kendilerine Kur’ân’dan bir sûreyi öğretir gibi şu duayı öğretip şöyle derdi:

اللّٰهُمَّ إِنَّا نَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ

“Allah’ım, biz cehennem azâbından Sana sığınırız. Ben kabir azâbından Sana sığınırım. Ben Mesîh Deccâl’in fitnesinden Sana sığınırım. Ben hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınırım, deyiniz.”

Müslim b. el-Haccâc dedi ki: Bana ulaştığına göre; Tâvûs, oğluna şöyle dedi: Namazında bu duaları yaptın mı? Oğlu: Hayır, dedi. Babası: O halde namazını iâde et, dedi. Çünkü Tâvûs bu Hadîsi üç ya da dört kişiden rivâyet etmiştir -yahut dediği gibidir-. (Müslim, Mesâcid, 134, H. No: 590; Bkz: Nesâî, 2063, 5512)

İbn-i Abbâs’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm, ashâbına Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi şu duayı öğretirdi:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ جَهَنَّمَ وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الْمَحْيَا وَالْمَمَاتِ

“Allah’ım, cehennem azâbından ve kabir azâbından Sana sığınırım. Mesîh Deccâl’in fitnesinden Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 27, H. No: 3494; Bkz: Ebû Dâvûd, Salât, 32, H. No: 1542; Nesâî, Cenâiz, 115, H. No: 2063; İstiâze, 50, H. No: 5512)


10- Allah'a Sığınılması Gereken Dört Şey Nedir?

Abdullah b. Ömer radıyallâhu anhumâ’dan rivâyete göre, o şöyle demiştir: Rasûlullah aleyhisselâm şöyle dua ederdi:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ وَ [مِنْ] دُعَاءٍ لاَ يُسْمَعُ وَمِنْ نَفْسٍ لاَ تَشْبَعُ وَمِنْ عِلْمٍ لاَ يَنْفَعُ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هٰؤُلاَءِ الْأَرْبَعِ

“Allah’ım, huşû duymayan (korkmayan) kalpten, kabul olunmayan duadan, doymayan (aç gözlü) nefisten ve faydasız ilimden Sana sığınırım. Bu dört şeyden Sana sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 69, H. No: 3482, Lafız Tirmizî’nindir, Köşeli parantez içindeki harf-i cerr Tirmizî’nin metninde yoktur; Hadîsin farklı rivâyetleri, takdîm ve te’hîrleri için Bkz: Müslim, Zikr, 73, H. No: 2722; Ebû Dâvûd, Vitr, 32, H. No: 1548; İbn-i Mâce, Mukaddime, 23, H. No: 250; Duâ, 2, H. No: 3837; Nesâî, İstiâze, 13, H. No: 5458; İstiâze, 18, H. No: 5467; İstiâze, 21, H. No: 5470; İstiâze, 64, H. No: 5536, 5537; İstiâze, 65, H. No: 5538)


9- Âcizlikten, Tembellikten ve Diğer Bazı Şeylerden Allah'a Sığınma Duası:

Enes b. Mâlik radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle dua ederdi:

اللّٰهُمَّ إنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ العَجْزِ وَالكَسَلِ وَالجُبْنِ والهَرَمِ والبُخْلِ وأعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ القَبْرِ وأعوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ المَحْيَا وَالمَمَاتِ

“Allah’ım, âcizlikten, tembellikten, bunaklık derecesinde ihtiyarlıktan ve cimrilikten Sana sığınırım. Kabir azâbından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden Sana sığınırım.”

Bir rivâyette de şu ziyâde vardır:

وَضَلَعِ الدَّيْنِ وَغَلَبَةِ الرِّجَالِ

“Borç altında ezilmekten ve (kötü) insanların tasallutundan (Sana sığınırım).” (Riyâdu’s Sâlihîn, 1474; Hadîsin farklı lafızlarla rivâyetleri için Bkz: Buhârî, 2823, 2893, 5425, 6363, 6367, 6369; Müslim, 2706; Tirmizî, 3484; Ebû Dâvûd, 1540; Nesâî, 5448, 5449, 5450, 5452, 5453, 5459, 5476, 5489, 5503)


8- Şirke Düşmekten Korkulduğunda Yapılan Dua:

Ma’kıl b. Yesâr radıyallâhu anh şöyle demiştir: Ebû Bekr es-Sıddîk radıyallâhu anh ile birlikte Rasûlullah aleyhisselâm’ın yanına gittim. O şöyle buyurdu:

يَا أَبَا بَكْرٍ، لَلشِّرْكُ فِيكُمْ أَخْفَى مِنْ دَبِيبِ النَّمْلِ

“Ey Ebû Bekr! Şirk, sizin aranızda karıncanın kımıldamasından daha gizlidir.” Ebû Bekr radıyallâhu anh: “Şirk, Allah’la beraber başka bir ilâha ibâdet edeninki değil midir?” diye sordu da, Nebî aleyhisselâm:

وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ، لَلشِّرْكُ أَخْفَى مِنْ دَبِيبِ النَّمْلِ، أَلاَ أَدُلُّكَ عَلَى شَيْءٍ إِذَا قُلْتَهُ ذَهَبَ عَنْكَ قَلِيلُهُ وَكَثِيرُهُ؟

“Nefsim elinde olan (Allah)’a kasem ederim ki, şirk karıncanın kımıldamasından daha gizlidir. Sana, söylediğinde senden küçüğünü de büyüğünü de giderecek bir şeyi göstereyim mi?” dedikten sonra şöyle buyurdu:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ أَنْ أُشْرِكَ بِكَ وَأَنَا أَعْلَمُ، وَأَسْتَغْفِرُكَ لِمَا لاَ أَعْلَمُ

"’Allah'ım, bilerek Sana şirk koşmaktan Sana sığınırım. Bilmediğim şeylerden dolayı Sen’den mağfiret dilerim’ de.” (el-Edebu’l Müfred, İmam Buhârî, Thk: Muhammed Fuâd Abdulbâkî, el-Matbaatü’s Selefiyye, Kâhire, No: 716, S: 186; Bkz: Sahîhu’l Edebi’l Müfred, el-Elbânî, Mektebetü’d Delîl, No: 551, S: 266; Sahîhu’l Câmii’s Sağîr ve Ziyâdetüh, el-Elbânî, el-Mektebü’l İslâmî, Beyrût-Dimeşk, No: 3730, 3731, C: 1, S: 693, 694)


7- Kulağımın, Gözümün, Dilimin, Kalbimin ve Tenâsül Organımın Şerrinden Allah'a Sığınırım:

Şekel b. Humeyd’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Nebî aleyhisselâm’a geldim ve şöyle dedim: Ey Allah’ın Rasûlü, bana bir sığınma duası öğret de onunla (Allah’a) sığınayım. Bunun üzerine Rasûlullah aleyhisselâm omzumdan tuttu ve şöyle dua et, buyurdu:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ سَمْعِى وَمِنْ شَرِّ بَصَرِى وَمِنْ شَرِّ لِسَانِى وَمِنْ شَرِّ قَلْبِى وَمِنْ شَرِّ مَنِيِّى

-Allahümme innî eûzü bike min şerri sem’î ve min şerri basarî ve min şerri lisânî ve min şerri kalbî ve min şerri meniyyî-

Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenâsül organımın şerrinden Sana sığınırım.” (Tirmizî, Deavât, 75, H. No: 3492; Ebû Dâvûd, Vitr, 32, H. No: 1551; Bkz: Nesâî, İstiâze, 4, H. No: 5444; İstiâze, 10, H. No: 5455; İstiâze, 11, H. No: 5456; İstiâze, 28, H. No: 5484)


6- Sabah-Akşam Üçer Defa Okumak Sünnet Olan Dua:

Ca’fer b. Meymûn’dan rivâyet edildiğine göre, Abdurrahman b. Ebî Bekre, babasına: “Ey babacığım, her sabah seni:

اللّٰهُمَّ عَافِنِى فِى بَدَنِى اللّٰهُمَّ عَافِنِى فِى سَمْعِى اللّٰهُمَّ عَافِنِى فِى بَصَرِى لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ

‘Allahümme âfinî fî bedenî, Allahümme âfinî fî sem’î, Allahümme âfinî fî basarî, lâ ilâhe illâ ente’

(Allah’ım, bedenimde âfiyet ver, kulağıma âfiyet ver, gözüme âfiyet ver. Senden başka hiçbir ilâh yoktur) diye dua ederken duyuyorum. Sabahleyin ve akşamleyin bu duayı üçer defa okuyorsun” diyerek bunun hikmetini sorduğunda babası: “Çünkü ben, Rasûlullah aleyhisselâm’ı bu duayı okurken işittim. Ben onun Sünnetine uymayı seviyorum” diye cevap verdi.

(Hadîsi Ebû Dâvûd’a nakleden iki hocasından biri olan) Abbâs b. Abdülazîm bu Hadîs-i Şerîfe şu sözleri de ilâve etmiştir: “Sen sabahleyin ve akşamleyin üçer defa:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْكُفْرِ وَالْفَقْرِ اللّٰهُمَّ إِنِّى أَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ

Allahümme innî eûzü bike mine’l-küfri ve’l-fakri, Allahümme innî eûzü bike min azâbi’l-kabri, lâ ilâhe illâ ente’

(Allah’ım, küfürden ve fakirlikten Sana sığınırım. Allah’ım, kabir azâbından Sana sığınırım. Senden başka ilâh yoktur) diyorsun ve Yüce Allah’a bu kelimelerle dua ediyorsun, (bunun hikmeti nedir?) diye sordum da bana: ‘Ben onun Sünnetine uymayı seviyorum (onun için böyle yapıyorum)’ cevabını verdi ve (sözlerine devam ederek) şöyle dedi: Rasûlullah, sıkıntıya düşenin duası şudur buyurdu:

اللّٰهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو فَلاَ تَكِلْنِى إِلَى نَفْسِى طَرْفَةَ عَيْنٍ وَأَصْلِحْ لِى شَأْنِى كُلَّهُ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ

‘Allahümme rahmeteke ercû, felâ tekilnî ilâ nefsî tarfete aynin ve eslih lî şe’nî küllehû, lâ ilâhe illâ ente’

(Allah’ım, Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsime bırakma, hâlimi tümüyle düzelt. Senden başka ilâh yoktur.)

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu Hadîsi şeyhlerimden bazıları bana rivâyet ederlerken, arkadaşlarının rivâyetlerine daha başka kelimeler ekleyerek rivâyet ettiler. (Ebû Dâvûd, Edeb, 110, H. No: 5090; Amelü’l Yevmi ve’l Leyle, Nesâî, Müessesetü’r Risâle, No: 22, S: 146; Ayrıca Bkz: Tirmizî, Deavât, 67, H. No: 3480) 


5- Sabah Namazından Sonra Okunacak Dua:

Ümmü Seleme annemizden rivâyete göre, o şöyle demiştir:

"Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, sabah namazını kılıp selâm verdiği zaman şöyle derdi:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ عِلْمًا نَافِعًا وَرِزْقًا طَيِّبًا وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً

"Allah'ım! Senden faydalı ilim, temiz (helâl) rızık ve makbûl (kabul olunan) amel dilerim." (İbn Mâce, İkâmetu’s Salât, 32, H. No: 925; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, Thk: Şuayb el-Arnaût, Âdil Mürşid vd., Müessesetü’r Risâle, 44/221)


4- Okunması Sünnet Olan Bir Dua:

Abdullah b. Mes’ûd radıyallâhu anh’tan rivâyete göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle dua ederdi:

اللّٰهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ وَالْغِنَى

“Allah’ım, Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve zenginlik dilerim.” (Müslim, Zikr, 72, H. No: 2721; Tirmizî, Deavât, 73, H. No: 3489; İbn-i Mâce, Duâ, 2, H. No: 3832)


3- Farz Namazlardan Sonra Okunacak Dua:

Muâz b. Cebel radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah aleyhisselâm onun elini tuttu (diğer rivâyette, ‘elimi tuttu’) ve:

“Ey Muâz! Vallâhi, seni seviyorum” يَا مُعَاذُ وَاللّٰهِ إِنِّى لَأُحِبُّكَ dedi.

[“Ben de seni seviyorum ey Allah’ın Rasûlü”, فَقُلْتُ وَأَنَا أُحِبُّكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ dedim.] Bunun üzerine Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Sana şunu tavsiye ediyorum ey Muâz! Her (farz) namazın sonunda فِى دُبُرِ كُلِّ صَلاَةٍ [diğer rivâyette, “her namazda” فِى كُلِّ صَلاَةٍ]:

اللّٰهُمَّ أَعِنِّى عَلَى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ

‘Allahümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ıbâdetik(e)’

(Allah’ım, Seni zikretmek, Sana şükretmek ve Sana güzelce ibâdet etmek üzere bana yardım et) demeyi sakın terk etme!” (Ebû Dâvûd, Vitr, 26, H. No: 1522; Nesâî, Sehv, 60, H. No: 1303)


2- Sabah ve Akşam Okunacak Dua:

Osman b. Affân radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah aleyhisselâm şöyle buyurmuştur:

“Kim her günün sabah ve akşamında üç kere:

بِسْمِ اللّٰهِ الَّذِى لاَ يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِى الْأَرْضِ وَلاَ فِى السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

‘Bismillâhi’llezî lâ yedurru mea’s’mihî şey’un fi’l-ardı ve lâ fi’s-semâi ve hüve’s-semîu’l-alîm’  (İsmi anıldığında, yerde ve gökteki hiçbir şeyin zarar vermeyeceği, her şeyi işiten ve bilen Allah’ın adıyla) derse, ona hiçbir şey zarar vermez.” (Tirmizî, Deavât, 13, H. No: 3388; Ebû Dâvûd, Edeb, 110, H. No: 5088; İbn-i Mâce, Duâ, 14, H. No: 3869)

Ebû Dâvûd’un rivâyetinde Hadîsin, “zarar vermez” bölümü şu şekilde gelmiştir:

Kim bu duayı akşamleyin üç kere söylerse, ona o akşam sabaha kadar ansızın bir musibet isâbet etmez. Kim de bu duayı sabahleyin üç kere söylerse, o kimseye de akşama kadar ansızın bir musibet gelmez.” (Ebû Dâvûd, 5088)


1- Günün Başında (Sabah Namazından Sonra) Yapılacak Tesbîhât:

a) Mü’minlerin annesi Cüveyriye binti Hâris’ten nakledildiğine göre; Nebî aleyhisselâm sabah namazını kıldıktan sonra secdegâhında tesbîhât ile meşgul olan Cüveyriye’nin yanından çıkmış, sonra kuşluk vaktinde (gündüzün yarısına yakın bir vakitte/öğleye doğru -Tirmizî, 3555; Nesâî, 1352-) yine onun yanına geri dönmüştü. Cüveyriye’yi namaz kıldığı yerde (namazgâhında, evinin namaz için ayırdığı bir bölümünde) oturmuş hâlâ tesbîh eder vaziyette görünce:

Sen hâlâ yanından ayrıldığım zamanki halde misin, diye sordu. Cüveyriye:

– Evet, cevabını verdi. Rasûlullah aleyhisselâm:

Şüphesiz ben senden (senin yanından ayrıldıktan) sonra şu dört kelimeyi üç defa söyledim. Eğer bugünün başından beri söylediklerinle tartılsa onlardan ağır gelir.

[Diğer rivâyette: “Sana, söyleyeceğin bazı kelimeler öğreteyim mi? (Nasıl dua edeceğini sana öğreteyim mi? -Tirmizî, 3555; Nesâî, 1352-) dedikten sonra] şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللّٰهِ وَبِحَمْدِهِ عَدَدَ خَلْقِهِ وَرِضَا نَفْسِهِ وَزِنَةَ عَرْشِهِ وَمِدَادَ كَلِمَاتِهِ

“Yarattıklarının sayısı, Zâtı'nın rızâsı, yüce arşının ağırlığı ve kelimelerinin adedi kadar hamd ile Allah'ı tesbîh (noksan sıfatlardan tenzîh) ederim.” (Müslim, Zikr, 79, H. No: 2726a; Ebû Dâvûd, Vitr, 24, H. No: 1503)

b) Müslim’in diğer rivâyetinde bu zikr, وَبِحَمْدِهِ lafzı zikredilmeden ve سُبْحَانَ اللّٰهِ lafzı ise her cümlenin başında ayrı ayrı zikredilmek sûretiyle şu şekilde rivâyet edilmiştir.

سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ خَلْقِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ رِضَا نَفْسِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ زِنَةَ عَرْشِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ

“Yarattıklarının sayısı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Zâtı’nın rızâsı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Arşının ağırlığı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Kelimelerinin adedi kadar Allah’ı tesbîh ederim.” (Müslim, Zikr, 79, H. No: 2726b; İbn-i Mâce, Edeb, 56, H. No: 3808)

c) Tirmizî ve Nesâî’nin rivâyetlerinde ise bu zikr, وَبِحَمْدِهِ lafzı zikredilmeden ve سُبْحَانَ اللّٰهِ lafzı da her cümlenin başında ayrı ayrı zikredilmek sûretiyle, her cümle art arda üçer kez şu şekilde nakledilmiştir:

سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ خَلْقِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ خَلْقِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ خَلْقِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ رِضَا نَفْسِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ رِضَا نَفْسِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ رِضَا نَفْسِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ زِنَةَ عَرْشِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ زِنَةَ عَرْشِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ زِنَةَ عَرْشِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ مِدَادَ كَلِمَاتِهِ

“Yarattıklarının sayısı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Yarattıklarının sayısı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Yarattıklarının sayısı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Zâtı’nın rızâsı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Zâtı’nın rızâsı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Zâtı’nın rızâsı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Arşının ağırlığı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Arşının ağırlığı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Arşının ağırlığı kadar Allah’ı tesbîh ederim. Kelimelerinin adedi kadar Allah’ı tesbîh ederim. Kelimelerinin adedi kadar Allah’ı tesbîh ederim. Kelimelerinin adedi kadar Allah’ı tesbîh ederim.” (Tirmizî, Deavât, 104, H. No: 3555; Nesâî, Sehv, 94, H. No: 1352)

d) Bu konuyla alâkalı diğer rivâyet ise şöyledir: Sa’d b. Ebî Vakkâs radıyallâhu anh’tan rivâyet edildiğine göre, kendisi (Sa’d) bir gün Rasûlullah aleyhisselâm ile birlikte bir kadının (Cüveyriye veya Safiyye’nin) yanına girdi. Kadının önünde tesbîh çekmek için kullandığı hurma çekirdekleri veya çakıl taşları vardı. Bunun üzerine Rasûlullah kadına: “Senin için bundan daha kolayını -veya daha faziletlisini- sana haber vereyim mi?” diye sordu ve devamla şöyle buyurdu:

سُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى السَّمَاءِ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى الْأَرْضِ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ بَيْنَ ذٰلِكَ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ

 “Gökteki yarattığı varlıklar adedince Allah’ı tesbîh ederim (Allah’ı noksan sıfatlardan tenzîh ederim, ‘SübhânAllah’ derim). Yeryüzündeki varlıklar adedince Allah’ı tesbîh ederim. Yerle gök arasındaki varlıkların sayısınca Allah’ı tesbîh ederim. Yaratacağı şeyler sayısınca Allah’ı tesbîh ederim”, dersin.

Allahu Ekber demek de böyledir (Allahu Ekber’i duada geçen SübhânAllah’ın yerine koyarak söylersin. Yani bütün bunlar sayısı kadar Allahu Ekber, dersin). Elhamdülillâh da böyledir. Lâ İlâhe İllallâh da böyledir. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh da böyledir.” (Tirmizî, Deavât, 11, H. No: 3568; Ebû Dâvûd, Vitr, 24, H. No: 1500)

Duanın son bölümünün ezberlenilmesi kolay olsun diye, Allahu Ekber, Elhamdülillâh, Lâ İlâhe İllallâh, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’ı aynı şekilde SübhânAllah’ın yerine koyarak yazalım.

اللّٰهُ أَكْبَرُ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى السَّمَاءِ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى الْأَرْضِ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ عَدَدَ مَا خَلَقَ بَيْنَ ذٰلِكَ وَاللّٰهُ أَكْبَرُ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ

الْحَمْدُ لِلّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى السَّمَاءِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى الْأَرْضِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ بَيْنَ ذٰلِكَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ

لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى السَّمَاءِ وَلاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى الْأَرْضِ وَلاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ عَدَدَ مَا خَلَقَ بَيْنَ ذٰلِكَ وَلاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ

لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى السَّمَاءِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ فِى الْأَرْضِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ عَدَدَ مَا خَلَقَ بَيْنَ ذٰلِكَ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ إِلاَّ بِاللّٰهِ عَدَدَ مَا هُوَ خَالِقٌ




Bağlantı | kategori: HADİS | tarih: 06/11/2018 | Yorum(0) | Yorum yaz
YORUM YAZINIZ
İSMİNİZ

E-Posta (Gizli)

Web siteniz

Yorumunuz

Güvenlik kodu
18.04.2024Perşembe
Son Konular .: NASİHATLER 17
.: 115- Ebu Hanife Hakkında | Yusuf Semmak
.: 114- Arapça Test Çözümleri – Tesniye'nin (İkilin) İ'rabı | Yusuf Semmak
.: 113- Kur’an Okuma ve Öğretme Karşılığında Ücret Almak, Ölüler için Kur’an Okumak ve Rukye Bahsi - PÇMO – 44
.: NASİHATLER 16
.: 112- Peygamberin Kabrini ve Diğer Kabirleri Ziyaret ve Ölülere Nelerin Fayda Vereceği - PÇMO – 43
.: Muhtelif Konularda Kısa Kısa - 7
.: 111- Kâfir Olarak Ölenlere, Dünyadaki İyi Amelleri Fayda Sağlamaz! | Yusuf Semmak
.: 110- Benim Babam da Senin Baban da Ateştedir! | Yusuf Semmak
.: 109- Hz. Ömer’in Hılâfeti Devrinde Bir Adamın Hz. Nebî'nin Kabrine Gelip Onunla Tevessül Etmesi – 42
.: 108- İman Edip Müslüman Olmak Tertemiz Bir Sayfa Açmaktır! | Yusuf Semmak
.: 107- Peygamberimizin Kabrini Ziyaret Meselesi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 41
.: 106- Zamanın Önemi ve Su Gibi Akan Ömür! | Yusuf Semmak
.: 105- Mü’min Sabahlayıp Kafir Akşamlamak veya Mü’min Akşamlayıp Kafir Sabahlamak! | Yusuf Semmak
.: 104- Tarihte Putperestlik Nasıl Başladı? - Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 40
.: 103- Müslümana Sövmenin ve Onunla Savaşmanın Hükmü Nedir? | Yusuf Semmak
.: 102- Türbe ve Kabirleri Ziyaretin, Bid’at Olan Tevessülle İlişkisi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 39
.: 101- Münafıkların Özellikleri Nelerdir? | Yusuf Semmak
.: 100- Müslümanı Tekfir Eden Kimsenin Durumu Nedir? | Yusuf Semmak
.: 99- Tevessülün Anlamı, Kısımları ve Bid’at Olan Tevessül – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 38
.: 98- Ehl-i Kıble Kime Denir? | Yusuf Semmak
.: 97- Hz. Yusuf’un Mısır’daki Konumu (3) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 37
.: 96- Bir Mezhebe Uymak Zorunda mıyız? | Yusuf Semmak
.: 95- Hz. Yusuf’un Mısır’daki Konumu (2) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 36
.: 94- Hz. Yûsuf’un Mısır’daki Konumu (1) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 35
.: 93- Ru'yetullah (Allah'ın Görülmesi) Meselesi | Yusuf Semmak
.: 92- Allah’tan Başka Kanun Koyucu Yoktur! (2) - Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 34
.: 91- Allah’tan Başka Kanun Koyucu Yoktur! (1) – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 33
.: 90- Hz. İbrahim’in Nemrud’a, Babasına ve Kavmine Tebliği – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 32
.: 89- Allah ve Mahlukat İlişkisi – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 31
.: 88- O Büyük Mahkeme'de! (Şiir)
.: 87- İmanın Artıp Eksilmesi Meselesi ve Ehl-i Kıble Kimdir? – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 30
.: 86- Peygamberimiz İslam’a Davet Metodu – Putperest Çağlarda Müslüman Olmak – 29
Son Yorumlar
İsmail
Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h
Yusuf Semmak
Ve aleyküm selâm kardeşim. Tâbi
Bekir Yetginbal
Canım kardeşim selamualeykum GÜN
Bekir Yetginbal
Ey Rabbim bu kulunun gayretlerini
Mahmut
Selamünaleykum Yusuf peygamberin
Ufuk
Çok güzel
Şeyma
Bu nadide soru ve cevapları için
Ahmet
Doyurucu bir yorum Teşekkürler
Yusuf Semmak
Son mısralar/dizeler hep "Lâm" ha
Baraa
Bence çoooook güzel bir site
ali
İlmî Arapça Sayfası http://www
ali
Faydalı Bir Maksud Programı http
ali
Faydalı Bir Emsile Programı http
Yusuf Semmak
BU DERSTE İŞLENEN BAŞLICA MEVZULA
Derya Atan
Ağzınıza, yüreğinize sağlık hocam
Firdevs Sevgi
inş güzeldit.
misafir
⭐⭐⭐⭐&
mustafa
Abi çook teşekküür ederim
Medine
Cenetin kapısın geçmek istiyom
Yusuf Semmak
Namazda Salli-Bârik okurken, Peyg
Yusuf
Allah razı olsun hocam çok anlaşı
Yusuf Semmak
Saçınızı erkeğe kestirmediğiniz,
Meryem
Verdiğiniz bu bilgiler için çok t
Yusuf Semmak
+ Ayrıca Hadîs'in açıklamasında d
Yusuf Semmak
Güzel bir yorum. Fakat biraz açık
metin
hadiste gecen Gölge Arsin gölgesi
Rüya
Çok teşekkür ederim
Şule
Çok teşekkürler
sadullah demircioğlu
abdullah bin mesud (r.a.) ‘’sakın
Yusuf Semmak
Bir kardeşimiz, selâmdan sonra; “
Yusuf Semmak
EVET, YİNE SİGARA! Bugün piyas
İbrahim sarıtaş
Allahrazı olsun
Muhammet ****
Bizim din hocamız başınızı örtmek
© 2012 YUSUFSEMMAK.COM