Cennet; peygamberimizin davetine uyarak iman eden, gerek dünyaya ait ve gerekse ahirete ait tüm işlerinde Allah'tan gelenleri kendisine ölçü kabul eden ve Allah'tan gelenler konusunda zerre kadar şüphe etmeden, hak din olan İslâm'ı kendisine din edinen kimseler için hazırlanmış saadet, huzur ve nimetler yurdudur. Çoğulu, cinân ve cennât şeklindedir.
Cehennem ise; kâfir ve günahkâr Müslümanların azap görecekleri ceza yeridir. Allah, kâfirlere cehennemi va'd ederken; iman edip salih amel işleyenlere de cenneti müjdelemiştir. Münafık, müşrik ve kâfirler cehennem de ebedi olarak kalırlar; orada ölmezler, azapları hafifletilmez ve azap görürlerken kendilerine göz açtırılmaz, süre tanınmaz, istirahat verilmez. Kardeşim, açıklamalarında niyetin iyi olduğu için öncelikle teşekkürler. Fakat son cümlendeki "Allah (c.c.) insanın bu (cüz’î irâde) yönünü kuşatmamış, açık bırakmıştır" ifaden yanlıştır! Bu noktayı açıklamaya başlamadan önce, kulun irâdesi konusunda, Ehl-i Sünnet dışındaki bazı bid'atçı fırkaların ifrât ve tefrît noktasında şu iki görüşe sahip olduklarını hatırlatalım. Bazıları, kulun irâdesinde tamamen serbest olduğunu ve dilediği her şeyi yapma iktidarına sahip olduğunu söylerler. Bazıları da, kulun fiillerinde hiç bir irâdesinin olmadığını, önceden yazılmış bir kadere/yazgıya göre yaşatıldıklarını ve zorlandıklarını; tıpkı rüzgârın önüne katıp dilediği tarafa sürüklediği bir çerçöp mesâbesinde olduklarını iddia ederler. Kader konusunda bir arkadaşımızın sorusuna, "Kader Konusunda Açıklamalar" başlıklı yazımızla cevap vermiştik. Başka bir arkadaşımız açıklamalarımıza cevaben şunları yazmıştır: "İnsanlar yaratılmadan önce kaderleri yazıldı. Evet, öğrendim, çok teşekkür ederim Yusuf Semmak, kafamdaki çok önemli bir problem sonuçlanıyor. Bu çok önemli, çünkü insanlar yaratıldıktan sonra yazılsaydı kader, "niye bana bu kadar da, ona o kadar" denmesinin bir anlamı olurdu. Ama artık olamaz! Kaderlerimiz yazıldığında biz yoktuk,yaratıldıktan sonra yaptıklarımızdan dolayı da kimseyi suçlayamayız, itiraz edemeyiz.” Soru: Sorumu bir misalle anlatayım. Allah bir adamı yaratırken ne yapacağını biliyor; kötülükler mi yapacak iyilikler mi? Mesela, bir adamı yaratırken bile Allah, o adamın sonunun iyi mi yoksa kötü mü olacağını biliyor. Madem ki Allah, önceden biliyor, kul da Allah'ın bildiği bu şeyi kendi iradesiyle değiştiremez sanırım... Yada şöyle izah edeyim. Allah kulunu yaratırken yapacaklarını bildiği için, sonunun neresi olduğunu da bilir. Peki kul, dünyada iyi işler yaparak Allah katındaki sonunu değiştirebilir mi? Arapça’da رأسماليّة diye ifade edilen kapitalizm sistemi, demokrasiden tamamen ayrı bir sistem değildir. Bu iki sistem birbirini tamamlayan bir bütünün iki boyutudur. Kapitalizme hareket özgürlüğünü meclis ve senatolarda çıkardığı kanunlarla demokrasi verir. Liberal demokrasi, kapitalizmin siyasi yönünü teşkil ederken; kapitalizm de liberal demokrasinin ekonomik yönünü teşkil eder.
Kapitalizm kavramı üzerinde bir nebze durmamız meselenin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır: “Kapitalizm; Batı dünyasında feodalizmin çöküşünden bu yana egemen olan ekonomik sistem, anamalcılık, sermayecilik, serbest piyasa ekonomisi, serbest girişim ekonomisi adlarıyla da anılır. Liberal sistem, serbest ticaret, karma ekonomi deyimleri de kapitalizmi belirtir. Kapitalist ekonominin temel özelliği üretim araçlarının büyük çoğunluğunun özel ellerde bulunması ve üretimle gelir bölüşümüne önemli ölçüde piyasaların işleyişinin yön vermesidir. Kumar; şans ve beceri ile bir yarışma ya da belirsiz bir olayının sonucu üzerine bahse tutuşmaktır.
Kumar, türü ve şekli itibariyle toplumlara göre değişiklik gösterse de esas itibariyle haksız kazanç, mal ve zaman israfı, irade zâfiyeti ve toplumsal çözülme gibi bir çok sorunlara yol açtığı için temel ahlak öğretileri tarafından yasaklanmış ve kınanmıştır. Bahse tutuşmak ya da diğer bir ifadeyle iddiaya girmek haramdır ve kumarın bir çeşi-didir.
Bahis, bir iddia üzerine sözü doğru çıkan kişinin kazanacağı bir şeyi ortaya koymaktır.
İki kişi veya tarafın bir konu üzerinde "senin dediğin doğru çıkarsa ben sana; benim dediğin doğru çıkarsa sen bana şu kadar para ya da şunu vereceksin" şeklinde bahse girmesi câiz değildir.
Günümüzde bir şey iddia edene, itiraz eden bir başkası "nesine?" diye bahis teklif eder, iddia sahibi de bir para ya da başka bir bedel ortaya koyar; sonuçta kimin dediği çıkarsa, o kimse ortaya konan bedeli kazanmış olur.
Bu, kumar hükmünde olup haramdır. Noel (christmas), Hristiyanların Hz. Îsâ’nın doğumu sebebiyle kutlamalar yaptıkları dînî bayramlarıdır. Hristiyanların çoğunluğuna göre bu tarih 25 Aralık’tır. 24 Aralık’ta kutlamalara başlanır. Hristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde Noel tatili, yılbaşı tatili ile birleştirilir. Ortodokslar ise 7 Ocak’ı Noel olarak kutlarlar.
Yeni yıl kutlamaları ise eski Romalıların bir âdetidir. Bu âdet, Noel kutlamalarıyla birleştirilerek bugün tüm dünyada yaygınlaştırılmıştır.
O günlerde, hindi katliamı, çam ağaçlarını kesmek, Noel baba kostüm ve oyuncakları alım-satımı, parti şapkaları almak, mum yakmak ve hediyeleşmek gibi âdetler uygulanır.
Hristiyanlara ait olan Noel bayramı ya da yılbaşı kutlamalarından Müslüman kaçınmalıdır. 1) Zihnimizi ve kalbimizi meşgul edecek şeylerden uzaklaşmak. Namaz kılınan yerin sessiz, huzurlu ve rûhu arındırıcı bir manevi ortam olmasına dikkat etmek; yoksa, böyle bir ortamı sağlamaya çalışmak. Rabbimiz: “Ey iman edenler, Allah’ı çokça zikredin” [2] buyurmaktadır. Abdullah b. Büsr anlatır: Adamın birisi: “Yâ Rasulallah, İslâm’ın nafile ibadetleri bana ağır geldi. Bana, devamlı yapabileceğim bir şey söyle ki ona sımsıkı sarılayım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah aleyhisselâm: “Dilin devamlı Allah’ın zikriyle ıslak kalsın” [3] buyurdu.
Kıyâmetin önemli alametlerinden birisi olan, ilmin ortadan kaybolup cehâletin artması ve ehil olmayan kişilerin hayatın her sahasında iş başına gelmesiyle İslâm’ın tüm değerlerine saldırılar olmuş ve İslâm’ın bir çok kelimeleri üzerindeki farklı yorum ve yaklaşım tarzları sonucu, insanlar din şemsiyesi altında fırka fırka olmuşlardır. Allah’tan gelen vahyi, Allah ve Rasûlünün iradesine uygun anlamak yerine, kendilerince kolay olanı tercih etmişler ve ayetler ile hadisleri kendi akıl ve anlayışlarına göre yorumlamışlardır. Oysa rahmet sahibi Rabbimiz bizlere bildirdiği buyruklarını bizzat kendisi açıklamış ve hiçbir kimseye dinine ilave ve eksiltmelerle müdahale hakkı tanımamıştır. İçi boşaltılan, manası daraltılan ve diğer dinî vecibelerle ilgisi kesilen Kur’anî kavramlardan birisi de, hiç şüphe yok ki zikir kavramıdır. |
KATEGORİLER
17.05.2024Cuma
Son Yorumlar
İsmail Yüce ALLAH cc razı olsun sizden h Yusuf Semmak Ve aleyküm selâm kardeşim. Tâbi Bekir Yetginbal Canım kardeşim selamualeykum GÜN Bekir Yetginbal Ey Rabbim bu kulunun gayretlerini Mahmut Selamünaleykum Yusuf peygamberin Ufuk Çok güzel Şeyma Bu nadide soru ve cevapları için Ahmet Doyurucu bir yorum Teşekkürler Yusuf Semmak Son mısralar/dizeler hep "Lâm" ha Baraa Bence çoooook güzel bir site ali İlmî Arapça Sayfası http://www ali Faydalı Bir Maksud Programı http ali Faydalı Bir Emsile Programı http Yusuf Semmak BU DERSTE İŞLENEN BAŞLICA MEVZULA Derya Atan Ağzınıza, yüreğinize sağlık hocam Firdevs Sevgi inş güzeldit. misafir ⭐⭐⭐⭐& mustafa Abi çook teşekküür ederim Medine Cenetin kapısın geçmek istiyom Yusuf Semmak Namazda Salli-Bârik okurken, Peyg Yusuf Allah razı olsun hocam çok anlaşı Yusuf Semmak Saçınızı erkeğe kestirmediğiniz, Meryem Verdiğiniz bu bilgiler için çok t Yusuf Semmak + Ayrıca Hadîs'in açıklamasında d Yusuf Semmak Güzel bir yorum. Fakat biraz açık metin hadiste gecen Gölge Arsin gölgesi Rüya Çok teşekkür ederim Şule Çok teşekkürler sadullah demircioğlu abdullah bin mesud (r.a.) ‘’sakın Yusuf Semmak Bir kardeşimiz, selâmdan sonra; “ Yusuf Semmak EVET, YİNE SİGARA! Bugün piyas İbrahim sarıtaş Allahrazı olsun Muhammet **** Bizim din hocamız başınızı örtmek |